وَفِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ
Onlarin mallarinda isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardi.
وَفِي ٱلۡأَرۡضِ ءَايَٰتٞ لِّلۡمُوقِنِينَ
(20-21) Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardir. Hiç görmüyor musunuz?
وَفِيٓ أَنفُسِكُمۡۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
(20-21) Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardir. Hiç görmüyor musunuz?
وَفِي ٱلسَّمَآءِ رِزۡقُكُمۡ وَمَا تُوعَدُونَ
Sizin rizkiniz da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir.
فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ إِنَّهُۥ لَحَقّٞ مِّثۡلَ مَآ أَنَّكُمۡ تَنطِقُونَ
Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, herhalde haktir. O tipki sizin konusmaniz gibi gerçektir.
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ
Ey Muhammed! Ibrahim'in serefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ
Hani onlar Ibrahim'in huzuruna girmislerdi de "Selam sana!" demislerdi. Ibrahim: "Size de selam" demis, ve içinden: "Bunlar taninmamis bir topluluk!" diye geçirmisti.