فَقَدَرۡنَا فَنِعۡمَ ٱلۡقَٰدِرُونَ
Demek ki biçimlendirmisiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ
O gün yalanlayanlarin vay haline!
أَلَمۡ نَجۡعَلِ ٱلۡأَرۡضَ كِفَاتًا
Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadik mi?
أَحۡيَآءٗ وَأَمۡوَٰتٗا
Gerek diriler, gerekse ölüler için.
وَجَعَلۡنَا فِيهَا رَوَٰسِيَ شَٰمِخَٰتٖ وَأَسۡقَيۡنَٰكُم مَّآءٗ فُرَاتٗا
Orada yüksek yüksek daglar oturtup da size bir tatli su sunmadik mi?
وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ
O gün yalanlayanlarin vay haline!
ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
(Kiyameti yalanlayanlara söyle denir): "Haydin gidin o yalanladiginiz seye dogru."
ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ ظِلّٖ ذِي ثَلَٰثِ شُعَبٖ
"Haydi gidin o üç çatalli gölgeye (cehenneme)."
لَّا ظَلِيلٖ وَلَا يُغۡنِي مِنَ ٱللَّهَبِ
O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.