وَقَالَ ٱلۡمَلَأُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ لَئِنِ ٱتَّبَعۡتُمۡ شُعَيۡبًا إِنَّكُمۡ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ
Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Eger Su'ayb'a uyarsaniz o takdirde siz mutlaka ziyana ugrarsiniz."
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلرَّجۡفَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دَارِهِمۡ جَٰثِمِينَ
Derken o (müthis) sarsinti onlari yakalayiverdi, yurtlarinda diz üstü çökekaldilar.
ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيۡبٗا كَأَن لَّمۡ يَغۡنَوۡاْ فِيهَاۚ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيۡبٗا كَانُواْ هُمُ ٱلۡخَٰسِرِينَ
Su'ayb'i yalanlayanlar, sanki yurtlarinda hiç senlik tutmamis gibi oldular. Su'ayb'i yalanlayanlar var ya iste ziyana ugrayanlar, onlar oldular.
فَتَوَلَّىٰ عَنۡهُمۡ وَقَالَ يَٰقَوۡمِ لَقَدۡ أَبۡلَغۡتُكُمۡ رِسَٰلَٰتِ رَبِّي وَنَصَحۡتُ لَكُمۡۖ فَكَيۡفَ ءَاسَىٰ عَلَىٰ قَوۡمٖ كَٰفِرِينَ
(Su'ayb) onlardan öteye döndü de: "Ey kavmim! dedi, ben size Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyurdum ve size ögüt verdim, artik kâfir bir kavme nasil acirim?"
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّبِيٍّ إِلَّآ أَخَذۡنَآ أَهۡلَهَا بِٱلۡبَأۡسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ لَعَلَّهُمۡ يَضَّرَّعُونَ
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun halkini -yalvarip yakarsinlar diye mutlaka yoksulluk ve darlikla sikmisizdir.