أَرۡسِلۡهُ مَعَنَا غَدٗا يَرۡتَعۡ وَيَلۡعَبۡ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ
"Yarin onu bizimle beraber gönder de gezsin, oynasin. Kesinlikle biz onu koruruz."
قَالَ إِنِّي لَيَحۡزُنُنِيٓ أَن تَذۡهَبُواْ بِهِۦ وَأَخَافُ أَن يَأۡكُلَهُ ٱلذِّئۡبُ وَأَنتُمۡ عَنۡهُ غَٰفِلُونَ
Babalari dedi ki: "Onu götürmeniz beni üzer, korkarim ki onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz."
قَالُواْ لَئِنۡ أَكَلَهُ ٱلذِّئۡبُ وَنَحۡنُ عُصۡبَةٌ إِنَّآ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ
Dediler ki: "Vallahi biz böyle güçlü kuvvetli bir topluluk iken, buna ragmen onu kurt yerse, o zaman biz kesinlikle hüsrana ugrayanlardan olmus oluruz."
فَلَمَّا ذَهَبُواْ بِهِۦ وَأَجۡمَعُوٓاْ أَن يَجۡعَلُوهُ فِي غَيَٰبَتِ ٱلۡجُبِّۚ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِ لَتُنَبِّئَنَّهُم بِأَمۡرِهِمۡ هَٰذَا وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Nihayet kardesleri, Yusuf'u alip götürdüler ve kuyunun dibine birakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona söyle vahyettik: "Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sirada bu yaptiklarini haber vereceksin".
وَجَآءُوٓ أَبَاهُمۡ عِشَآءٗ يَبۡكُونَ
Ve yatsi vakti, aglayarak babalarina geldiler.
قَالُواْ يَـٰٓأَبَانَآ إِنَّا ذَهَبۡنَا نَسۡتَبِقُ وَتَرَكۡنَا يُوسُفَ عِندَ مَتَٰعِنَا فَأَكَلَهُ ٱلذِّئۡبُۖ وَمَآ أَنتَ بِمُؤۡمِنٖ لَّنَا وَلَوۡ كُنَّا صَٰدِقِينَ
Dediler ki: "Ey babamiz! Biz gittik, aramizda yaris yapiyorduk. Yusuf'u da esyamizin yanina birakmistik. Bir de baktik ki, onu kurt yemis. su anda biz dogru da söylesek, yine de sen bize inanacak degilsin."