رِجَالٞ لَّا تُلۡهِيهِمۡ تِجَٰرَةٞ وَلَا بَيۡعٌ عَن ذِكۡرِ ٱللَّهِ وَإِقَامِ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءِ ٱلزَّكَوٰةِ يَخَافُونَ يَوۡمٗا تَتَقَلَّبُ فِيهِ ٱلۡقُلُوبُ وَٱلۡأَبۡصَٰرُ
Birtakim insanlar (Allahi tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alis veris onlari Allah'i anmaktan, namaz kilmaktan ve zekat vermekten alikoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak oldugu bir günden korkarlar.
لِيَجۡزِيَهُمُ ٱللَّهُ أَحۡسَنَ مَا عَمِلُواْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضۡلِهِۦۗ وَٱللَّهُ يَرۡزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيۡرِ حِسَابٖ
Çünkü Allah, kendilerine isledikleri amellerin en güzeli ile ecir verecek, lütfundan fazlasini da bahsedecektir ve Allah, diledigine hesapsiz rizik verir.
وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَعۡمَٰلُهُمۡ كَسَرَابِۭ بِقِيعَةٖ يَحۡسَبُهُ ٱلظَّمۡـَٔانُ مَآءً حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَهُۥ لَمۡ يَجِدۡهُ شَيۡـٔٗا وَوَجَدَ ٱللَّهَ عِندَهُۥ فَوَفَّىٰهُ حِسَابَهُۥۗ وَٱللَّهُ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Küfredenlere gelince, onlarin amelleri, issiz çöllerdeki serap gibidir ki, susayan onu su zanneder, nihayet ona vardiginda orada herhangi bir sey bulamamis, üstelik yanibasinda da (inanmadigi, kendisinden sakinmadigi) Allah'i bulmustur. Allah ise onun hesabini tastamam görmüstür. Allah hesabi çok çabuk görür.
أَوۡ كَظُلُمَٰتٖ فِي بَحۡرٖ لُّجِّيّٖ يَغۡشَىٰهُ مَوۡجٞ مِّن فَوۡقِهِۦ مَوۡجٞ مِّن فَوۡقِهِۦ سَحَابٞۚ ظُلُمَٰتُۢ بَعۡضُهَا فَوۡقَ بَعۡضٍ إِذَآ أَخۡرَجَ يَدَهُۥ لَمۡ يَكَدۡ يَرَىٰهَاۗ وَمَن لَّمۡ يَجۡعَلِ ٱللَّهُ لَهُۥ نُورٗا فَمَا لَهُۥ مِن نُّورٍ
Yahut (o kâfirlerin duygu, düsünce ve davranislari) engin bir denizdeki yogun karanliklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga kapliyor; üstünde de bulut. Bir biri üstüne karanliklar... Insan, elini çikarip uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah, nur vermemisse, artik o kimsenin isik ve aydinliktan nasibi yoktur.