كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
(200-201) Böylece onu günahkarlarin kalplerine soktuk. (okuyup anladilar, ama yine de) acikli azabi görünceye kadar ona iman etmezler.
لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
(200-201) Böylece onu günahkarlarin kalplerine soktuk. (okuyup anladilar, ama yine de) acikli azabi görünceye kadar ona iman etmezler.
فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Iste bu (azab) onlara, kendileri farkinda olmadan, ansizin geliverecektir.
فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ
O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...diyeceklerdir.
أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ
(Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabimizi çarçabuk istiyorlardi.
أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ
Gördün ya artik onlara senelerce zevk ettirsek,
ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ
Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ
O yasadiklari zevkin kendilerine hiçbir faydasi olmayacaktir.