إِنَّ عَلَيۡنَا جَمۡعَهُۥ وَقُرۡءَانَهُۥ
Doğrusu o vahyolunanı kalbine yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize düşer.
فَإِذَا قَرَأۡنَٰهُ فَٱتَّبِعۡ قُرۡءَانَهُۥ
Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman, onun okumasını dinle.
ثُمَّ إِنَّ عَلَيۡنَا بَيَانَهُۥ
Sonra onu sana açıklamak Bize düşer.
كَلَّا بَلۡ تُحِبُّونَ ٱلۡعَاجِلَةَ
Hayır, hayır! Sizler, çabuk elde edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz.
وَتَذَرُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ
Ahireti bırakırsınız.
وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ نَّاضِرَةٌ
O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.
إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٞ
O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.
وَوُجُوهٞ يَوۡمَئِذِۭ بَاسِرَةٞ
O gün bir takım yüzler de asıktır.
تَظُنُّ أَن يُفۡعَلَ بِهَا فَاقِرَةٞ
Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanır.
كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِيَ
Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir.