ﯭ
ترجمة معاني سورة التغابن
باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم
.
من تأليف:
مركز تفسير للدراسات القرآنية
.
ﰡ
Göklerde ve yerde bulunan mahlûkatın tamamı zatına yakışmayan eksiklik ve kusur içeren her türlü özellikten Yüce Allah'ı tenzih eder. Mülkün tek sahibi O'dur. O'nun dışında bir sahip yoktur. Güzel övgüler O'nun içindir. O her şeye kadirdir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
-Ey insanlar!- Sizi yaratan O’dur. Sizden bir kısmınız kâfirdir ki, onun varacağı yer ateştir. Bir kısmınız da Mü'mindir ki, onun varacağı yer ise Cennet'tir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Ona karşılık olarak sizi mükâfatlandıracaktır.
-Ey insanlar!- O, gökleri ve yeri hak ile yaratmış ve bunları boş yere yaratmamıştır. Sizi de kendisinden bir ihsan ve bir lütuf olmak üzere en güzel sûrette şekillendirmiştir. Eğer dileseydi sizi çirkin olarak yaratırdı. Kıyamet günü dönüş de sadece O’nadır. Amellerinize karşılık size karşılığınızı verecektir. Hayır (zannederse) hayır (bulur). Şer (zannederse) şer (bulur).
Göklerde olanı ve yeryüzünde olanları bilir. Gizlediğiniz amelleri de açığa vurduğunuz amelleri de bilir. Allah, gönüllerde olan hayrı da şerri de hakkıyla bilendir. Bunlardan hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
-Ey müşrikler!- Daha önce inkâr eden Nuh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve diğer kavimler gibi ümmetlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar inkâr etmelerinin cezasını dünyada tattılar. Onlar için ahirette ise elem verici bir azap vardır. Evet! Onların haberi size geldi. O halde onların işlerinin vardığı neticeden ibret alın. Onların başına gelen sizin de başınıza gelmeden önce Allah'a tevbe edin.
Onlara isabet eden bu azap, Allah katından rasûlleri onlara apaçık delilleri ve ayan beyan kanıtları getirdiklerinde rasûllerin insanlardan gelmesini inkâr ederek şöyle demeleri sebebiyledir: "Bize insanlar mı yol gösterecek? Bizi bir beşer mi hakka iletecek?" Böylece onlar küfre sapıp, iman etmekten yüz çevirdiler. Bu yaptıkları ile Yüce Allah'a hiçbir zarar veremediler. Allah, onların imanlarına ve ibadetlerine muhtaç değildir. Çünkü onların taatleri Allah'a hiçbir şey vermez. Allah Teâlâ; zengindir, kullarına muhtaç değildir. Sözlerinde ve fiilerinde çokça övülen, hamde layık olandır.
Kâfirler, ölümlerinden sonra Yüce Allah'ın kendilerini kesinlikle diriltemeyeceğini ileri sürdüler. -Ey Peygamber!- Yeniden dirilmeyi inkâr eden o kimselere de ki: "Hayır! Rabbime andolsun ki, dünyada yapmış olduklarınıza göre kıyamet günü mutlaka diriltileceksiniz. Bu diriltme Allah'a göre kolaydır. Sizi ilk defa yaratmıştır. O, ölümünüzden sonra sizi hesap ve karşılık için diriltmeye kâdirdir."
-Ey insanlar!- Allah'a iman edin. O'nun Peygamberine iman edin. Rasûlümüze indirdiğimiz Kur'an'a iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, ona karşılık olarak sizi mükâfatlandıracaktır.
-Ey Peygamber!- Allah'ın kıyamet günü, sizi toplayacağı ve size amellerinizin karşılığını verececeği günü hatırla. O gün, kâfirlerin zararının ve eksikliklerinin ortaya çıktığı gündür. Çünkü Mü'minler o gün, kâfirlerin Cennet'teki yerlerine mirasçı olurlar. Kâfirler de Mü'minlerin Cehennem'deki yerlerine mirasçı olurlar. Kim Allah'a iman eder ve salih ameller işlerse Yüce Allah, onun günahlarını örter ve onları, içinde ebedî olarak kalacakları, sarayları ve ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler'e koyar. Onlar oradan çıkmazlar, Cennet'in nimetleri devamlıdır, onlardan kesilmez. İşte onların elde ettikleri bu kazanç, hiçbir kazancın kendisine yakınlaşamayacağı en büyük kazançtır.
Allah'ı inkâr edenlere ve Rasûlümüze indirdiğimiz ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cehennem ehlidirler. Onlar, orada ebedî kalacaklardır. Onların varacakları yer ne kötü ve çirkin bir varış yeridir.
Bir kimsenin canına yahut malına yahut çocuğuna Allah'ın bir hükmü ve kaderi olmadıkça hiçbir musibet isabet etmez. Kim, Allah’a ve O'nun kaza ve kaderine iman ederse; Allah onun kalbini hükmüne karşı rıza ve hoşnutluk ile selamette kılar. Allah, her şeyi hakkıyla bilir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Allah’a itaat edin, Rasûle de itaat edin. Eğer Allah'ın Rasûlünün getirdiklerinden yüz çevirirseniz; bu yüz çevirmenin günahı sizin üzerinizedir. Elçimizin üzerine düşen ise kendisine emrettiğimizi tebliğ etmekten başka birşey değildir. O'nun tebliğ etmekle emrolunduğu şey ise size kesinlikle ulaşmıştır.
Allah, kendisinden başka hakkıyla ibadete layık hiçbir ilâhın olmadığı tek ilahtır. O halde Mü'minler, bütün işlerinde yalnızca Allah'a dayanıp güvensinler.
Ey Allah'a iman edip, kendilerine gönderdiği din ile amel edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Bu, onların sizi Allah'ın zikrinden ve Allah'ın yolunda cihad etmekten alıkoydukları ve geciktirdikleri içindir. Onların size etki etmesinden sakının. Eğer onların hatalarını affeder, kusurlarına bakmaz ve onları bağışlarsanız; şüphesiz Allah da sizin günahlarınızı bağışlar ve size merhamet eder. Çünkü karşılık; işlenen amelin türündendir.
Mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak bir imtihandır ve sizi, haram yoldan kazanmaya ve Allah'a taatte bulunmayı terk etmeye sevk edebilir. Allah'a karşı olan taatini evlatlarına uymaya ve malı ile meşgul olmaya tercih eden kimseye Allah katında büyük bir mükâfat vardır. İşte bu, büyük mükâfat Cennet'tir.
Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Dinleyin, Allah'a ve Allah'ın Rasûlüne itaat edin. Allah'ın sizi rızıklandırmış olduğu malları hayır yolunda sarf edin. Kim, nefsinin hırsından kendisini koruyacak olursa; işte istediklerini elde edip korktuklarından kurtularak büyük kazancı elde etmiş olanlar onlardır.
Eğer yolunda mallarınızı harcayarak Allah'a güzel bir borç verirseniz, Allah her iyiliğin karşılığını size on mislinden yediyüz misline ve daha fazlası ile verir. Sizin günahlarınızı bağışlar. Yüce Allah, az amelin karşılığına çokça karşılık veren Şekûr'dur. Halîm'dir, ceza vermekte aceleci değildir.
Allah -Subhanehu ve Teâlâ-, görülmeyeni de görüleni de bilendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Hiç kimsenin kendisine galip gelemeyeceği Azîz/mutlak galiptir. Yaratmasında, şeriatinde ve takdir etmesinde hikmet sahibidir.