ترجمة سورة النّور

الترجمة التركية - شعبان بريتش
ترجمة معاني سورة النّور باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش .
من تأليف: شعبان بريتش .

Bir sûre ki onu indirip, farz kıldık. Düşünüp öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik.
Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, Allah’ın dini konusunda sizi bir acıma tutmasın. Onlara verilen cezaya da müminlerden bir topluluk şahit olsun.
Zinakâr adam ancak zinakâr veya müşrik kadınla evlenebilir. Zinakâr bir kadın da ancak zinakâr ve müşrik bir erkekle evlenir. Bu müminlere haram kılınmıştır.
İffetli/namuslu kadınlara iftira atan, sonra da dört şahid getiremeyen kimselere seksen değnek vurun ve bir daha onların şahidliklerini ebedi olarak kabul etmeyin. İşte onlar fasıklardır.
Ancak bundan sonra, tevbe edenler ve (amellerini) ıslah edenler hariçtir. Allah çokça mağfiret edendir, çokça merhamet edendir.
Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, her birinin şahitliği, Allah adına dört defa kendisinin hiç şüphesiz doğru söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmesidir.
Beşincisi, eğer yalan söyledi ise Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemektir.
Kocasının yalan söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit tutması kadından cezayı kaldırır.
Beşincisi, kocası doğru söylüyorsa Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını istemesidir.
Ya üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı? Allah tevbeleri çokça kabul edendir, Hakim'dir.
(Peygamber hanımına) o iftirayı yapanlar içinizden bir topluluktur Bunu kendiniz için kötü sanmayın. Aksine o, sizin için çok hayırlı olmuştur. Onlardan her biri için günah olarak kazandıkları şeyler vardır. En büyük azap da onlardan elebaşılık yapanadır.
Onu işittiğiniz zaman, mümin erkek ve mümin kadınların hüsnüzanda bulunup “Bu, apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?
İftira atanların da dört şahid getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki onlar, şahidleri getirmediler. O halde onlar, Allah katında yalancıdırlar.
Eğer Allah’ın size dünyada ve ahirette ihsanı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftirada size büyük bir azap dokunurdu.
Hani siz, onu dilinize dolamış ve hakkında bir bilginiz olmayan şeyi ağzınızda söylüyordunuz. Siz onu önemsiz sanıyordunuz. Oysa o, Allah katında çok büyüktür.
Onu duyduğunuz zaman “Bu konuda konuşmak bize yakışmaz. Seni Tesbih ederiz. Bu büyük bir iftiradır.” demeniz gerekmez miydi?
Eğer mümin iseniz, böyle bir şeye bir daha asla dönmemeniz için, Allah size öğüt veriyor.
Ve Allah size ayetlerini açıklıyor. Allah, Alim'dir, Hakim'dir.
İman edenler arasında fuhşun yayılmasını arzu edenlere, dünya ve ahirette acı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Ya üzerinizde Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı? Veya Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı?
Ey inananlar! Şeytan'ın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, şüphesiz o, fuhşu ve kötülüğü emreder. Eğer size Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah, her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
İçinizden faziletli ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını istemiyor musunuz? Allah, çokça bağışlayan, çokça merhamet edendir.
Namuslu, (kötülükten) habersiz mümin kadınlara iftira atanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlara büyük bir azap vardır.
O gün, dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları şeylere, aleyhlerinde şahitlik ederler.
O gün, Allah onlara hak ettikleri cezayı tam olarak verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.
Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara yaraşır. Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara layıktır. İşte o (temiz olanlar) kötülerin söylediklerinden uzaktırlar. Onlar için bağışlanma ve (Cennet'te) değerli rızık vardır.
Ey iman edenler! Evlerinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Eğer düşünecek olursanız bu sizin için daha hayırlıdır.
Eğer orada hiç kimseyi bulamazsanız, size izin verilene kadar oraya girmeyin. Şayet size geri dönün denilirse geri dönün. Bu, sizin için daha temizdir. Allah, yaptıklarınızı çok iyi bilir.
İçinde size ait meta (yarar) bulunan ve oturulmayan evlere (izinsiz) girmenizde size bir günah yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir.
Mümin erkeklere söyle, gözlerini (haramdan) çevirsinler, sakınsınlar ve mahrem yerlerini/ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temizdir. Allah, yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır.
Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar ve mahrem yerlerini/ırzlarını korusunlar. Açıkta olup, gözüken kısmı hariç ziynetlerini göstermesinler. Başörtüleri ile yakalarının (boyun, göğüs) üzerini de kapatsınlar. Süslerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kendi kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (gibi mümine) kadınlar, sahip oldukları köleler, kadınlara ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, kadınların mahrem yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Kurtuluşa ermek için hep birden Allah’a tevbe edin!
İçinizden bekârları, köle ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler, Allah, onları lütfu ile zenginleştirir. Allah, (hayrı, ihsanı) geniş/boldur, her şeyi bilendir.
Evlenme imkanı bulunmayanlar, Allah’ın lütfundan kendilerini zenginleştirinceye kadar namuslarını korusunlar. Ellerinizin altında bulunan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak (bedel vererek hür olmak) isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak istemelerine rağmen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa, şüphesiz Allah, onların zorlanmalarından sonra da çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Size apaçık ayetler, sizden önce gelip, geçenlerden bir mesel/haber ve takva sahipleri için de öğütler indirmişizdir.
Allah göklerin ve yerin Nur'udur. O’nun (kendisiyle kulların yolunu) aydınlattığı nurunun örneği, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba bir cam içindedir. O lamba bir cam içindedir. Cam sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Ne doğuda (güneşin yalnız doğduğunda) ve ne de batıda (güneşin yalnız batımında vurmadığı) olmayan mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Ona ateş değmese bile neredeyse yağı ışık verecek Nur üstüne nur! Allah dilediği kimseyi nuruna yöneltir. Allah, bu örnekleri insanlar için veriyor. Allah, her şeyi hakkıyla biliyor.
(O parlak lamba) Allah’ın yükseltilmesine ve orada isminin anılmasını emrettiği evlerde/mescidlerdedir. Orada, sabah akşam O’nu tesbih ederler.
(Onlar) Ticaretin, alışverişin, kendilerini Allah’ın zikrinden, namazı ikame etmekten, zekat vermekten alıkoyamadığı adamlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin ters döneceği bir günden korkarlar.
Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak, onlara katından fazla fazla ihsanını verecektir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
Küfredenlere gelince, onların amelleri ıssız/kurak çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su sanır. Fakat yanına vardığı zaman hiç bir şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur, O da onun hesabını görür. Allah, hesabı çabuk görendir.
Veya derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. Onun üstünü bir dalga örter. Onun üstünü de başka bir dalga. Onun da üstünde bir bulut vardır. Karanlıklar üstünde karanlıklar. Elini çıkarsa, neredeyse onu bile göremez. Allah’ın nur vermediği kimsenin asla bir nuru olamaz.
Görmüyor musun ki, göklerde ve yerde olanlar, kanatlarını çarparak uçan dizi dizi kuşlar, Allah’ı tesbih ederler. Hepsi de kendi namazını/ibadetini ve tesbihini bilir. Allah da onların yaptıklarını bilir.
Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dönüş de Allah’adır.
Görmüyor musun ki Allah, bulutları sürüyor, sonra bir araya getirip, üst üste yığıyor. İşte o zaman aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Gökten, içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir de, bu doluyu dilediğine isabet ettirir. Dilediğinden de uzak tutar. Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri kamaştırır.
Allah, gece ve gündüzü çevirip, birbirinin ardından getirir. Doğrusu basiret sahibi olanlar için bunda ibretler vardır.
Allah, bütün canlıları sudan yarattı. Bunlardan bir kısmı karnı üzerinde yürür. Kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de dört ayak üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz ki Allah’ın her şeye gücü yeter.
Apaçık ayetler indirmişizdir. Allah, dilediği kimseyi dosdoğru yola yöneltir.
(Münafıklar) Allah’a ve Rasûlüne iman ettik, itaat ettik, diyorlar; sonra içlerinden bir grup, bundan sonra yüz çeviriyor. Bunlar, mümin değillerdir.
Aralarında hüküm vermesi için, Allah’a ve Rasûlüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup hemen yüz çevirirler.
Ama hak kendilerinden yana olursa, hemen boyun eğip gelirler.
Onların kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüpheye mi düştüler; yoksa, Allah’ın ve peygamberinin kendilerine haksızlık yapacaklarından mı korkuyorlar? Hayır! Onlar zalimler de ondan!
Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Rasûlüne çağrılan müminlerin sözü sadece “İşittik ve itaat ettik”dir. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.
Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat eder ve Allah’tan sakınırsa, işte kurtuluşa erenler onlardır.
(Münafıklar) Kendilerine emir verdiğin takdirde savaşa çıkacaklarına var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin! İtaatiniz malumdur, Allah ise sizin yaptığınız her şeyden haberdardır.
De ki:Allah’a itaat edin, Rasûl’e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, onun (yüklendiği) sorumluluk kendisine, sizin sorumluluğunuz da size aittir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Peygamberin görevi açıkça tebliğ etmekten başka bir şey değildir.
Allah, sizden iman eden ve salih amellerde bulunanlara kendilerinden öncekileri halife/hükümran kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halifeler kılacağını vaat etmiştir. Onlar için razı olduğu dinlerini üstün kılacak, korkularını güvene çevirecektir. İşte Onlar, sadece bana ibadet ederler, bana hiçbir şeyi şirk koşmazlar. Bundan sonra kim küfrederse, işte onlar, fasık olanlardır.
Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Rasûl’e itaat edin ki rahmet olunasınız.
Küfredenlerin yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların barınakları ateştir. Ne kötü dönüş!
Ey İman edenler! Köle ve cariyeleriniz ve içinizden erginlik çağına erişmemiş olanlar, sizden (yanınıza girmek için) üç kez izin istesinler: Sabah namazından önce, öğle sıcağında, elbiselerinizi çıkardığınız vakit, ve yatsı namazından sonra... Bunlar sizin (elbiselerinizi çıkarıp) mahrem/kapanmamış olacağınız üç vakittir. Bunun dışındaki vakitlerde ne size ne de onlara bir sakınca/mahzur yoktur. Onlar sizin yanınıza (hizmet için) girip çıkan kimselerdir. Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar. Allah Alim'dir, Hâkim'dir.
Çocuklarınızdan ergenlik çağına ulaşanlar, (yanınıza girerken) büyüklerinin izin istedikleri gibi izin istesinler. Allah, size ayetini işte böyle açıklar. Allah, Alim'dir, Hakim'dir.
Evlenme arzusu kalmayıp, oturan yaşlı kadınların, süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah/sakınca yoktur. İffetli olmaları/örtülerini giymeleri kendileri için daha hayırlıdır. Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Köre bir günah yoktur; topala veya hastaya da bir günah yoktur. Aynı şekilde size de evlerinizde, babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde, anahtarları sizde olan evlerde veya arkadaşlarınızın evlerinde topluca ya da ayrı ayrı yemek yemenizde bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından mübarek ve temiz bir selam ile kendinize (birbirinize) selam verin. Allah, akledesiniz diye size ayetlerini işte böyle apaçık beyan ediyor.
Müminler ancak, Allah’a ve Rasûlüne iman ederler, onunla birlikte toplu bir iş için bir araya geldikleri zaman, ondan izin almadan (oradan) ayrılmazlar. Senden izin isteyenler, Allah’a ve Rasûlü'ne iman edenlerdir. Bazı işleri dolayısıyla senden izin istedikleri zaman onlardan dilediğine izin ver. Onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok mağfiret edendir, çok merhametlidir.
Peygamber'i aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. Allah, saklanarak. gizlice kaçanları bilmektedir. Onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya acı bir azaba uğratılmalarından sakınsınlar.
Şunu iyi bilin ki; Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. O, sizin üzerinde bulunduğunuz şeyi bilmektedir ve de O'na döndürülecekleri gün, yapmakta oldukları amelleri kendilerine haber verecektir. Allah, her şeyi bilmektedir.
Icon