ﮱ
ترجمة معاني سورة الصافات
باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - مجمع الملك فهد
.
من تأليف:
مجموعة من العلماء
.
ﰡ
ﭑﭒ
ﰀ
Saf saf dizilmişlere,
ﭔﭕ
ﰁ
toplayıp sürenlere,
ﭗﭘ
ﰂ
zikir okuyanlara yemin ederim ki,
ilâhınız birdir.
O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir.
Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.
(Gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan korumak için.
Onlar, artık mele-i a 'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.
Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.
Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.
Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.
Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.
Bir mucize görseler alay ederler.
Bu ancak açık bir büyüdür, derler.
Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı , diriltileceğiz ?
ﯗﯘ
ﰐ
«İlk atalarımız da mı (diriltilecek)?»
De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz).
O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.
(Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.
İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.
(Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını toplayın.
Ve Allah'tan başka tapmış oldukları putlarını onlara cehennemin yolunu gösterin.
Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!
Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?
Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
(İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.
(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan (hayır yönünden) gelirdiniz (de bizi ondan alıkordunuz.)
(Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz.
Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
«Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.»
«Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık.»
Şüphesiz o gün onlar, azapta ortaktırlar.
İşte biz, suçlulara böyle yaparız.
Çünkü onlara: Allah’tan başka hakkıyla ibadete layık bir ilah yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.
«Mecnun bir şair için biz ilahlarımızı bırakacak mıyız?» derlerdi.
Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı.
Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız.
Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.
Ancak amellerinde ihlâs sahibi olan Allah'ın (O'nu birleyen) kulları bunun dışındadır.
Bunlar için bilinen bir rızık,
türlü meyveler vardır. Kendilerine ikram edilir.
Naîm cennetlerinde,
karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde,
onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
Berraktır, içenlere lezzet verir.
O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar.
Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.
Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.
İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.
İçlerinden biri: «Benim, bir arkadaşım vardı» der.
Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?
Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.
İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.
«Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin.
Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum» dedi.
Bir daha biz ölmeyecek değil miyiz?
Birinci ölümümüz hariç ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz?
Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur.
Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın.
Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.
Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.
Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.
(Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.
Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.
Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.
Kuşkusuz onlar atalarını sapıklık üzere buldular da
peşlerinden koşup gittiler.
Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu sapıklığa düştü.
Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak!
Allah'ın ihlâslı kulları müstesna.
Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!
Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık.
Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık.
Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık
Bütün âlemlerden Nuh’a selam olsun!
İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
Zira o, bizim mümin kullarımızdan idi.
Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.
Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi.
Çünkü Rabbine kalbi selîm ile geldi.
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.
«Allah'tan başka birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?»
«O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?»
Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
Ben hastayım, dedi.
Ona arkalarını dönüp gittiler.
Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? dedi.
Neden konuşmuyorsunuz? dedi.
Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)
(Putperestler) koşarak İbrahim'e geldiler.
İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz!
Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
(Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek.
Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi.
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.
Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:
Ey İbrahim! diye seslendik.
Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır,
Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.
Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık:
İbrahim'e selam! dedik.
Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim’e) İshak'ı müjdeledik.
Kendisini ve İshak’ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
Andolsun biz Musa’ya da Harun'a da nimetler verdik.
Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu.
Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik.
Her ikisini de doğru yola ilettik.
Sonra gelenler içinde, diye (iyi bir nam) bıraktık.
Musa ve Harun’a selam olsun.
Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.
Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı.
İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi.
(İlyas) milletine: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
Yaratanların en iyisi olan, Rabbi olan Allah'ı bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti.
Sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da.
Bunun üzerine İlyas'ı yalanladılar. Onun için (cehenneme) götürüleceklerdir.
Allah'ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi
sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık,
«İlyas'a selâm!» dedik.
Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.
Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı.
Lût da elbette peygamberlerdendi.
Lût'u ve ailesinin hepsini kurtardık.
Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında,
sonra diğerlerini yok ettik.
(Ey insanlar!) Elbette siz de sabah onlara uğruyorsunuz.
Ve akşam, hâlâ akıllanmayacak mısınız?
Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.
Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu.
Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.
Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı,
tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.
Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.
Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.
Putperestlere sor; kızlar Rabbinin de, erkekler onların mı?
Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?
Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar,
«Allah doğurdu» diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!
Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?
ﭖﭗ
ﲚ
Hiç düşünmüyor musunuz?
Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?
Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!
Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.
Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir).
Sizler ve taptığınız şeyler!
Hiçbiriniz, Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.
Cehenneme girecek kimseden başkasını...
(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır.
Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz
ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz.
Putperestler: diyorlardı.
Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı,
mutlaka Allah’ın ihlâslı kulları olurduk!
İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir!
Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir:
Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır.
Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma.
Onların halini gör, onlar da görecekler.
ﯧﯨ
ﲯ
Azabımızı acele mi istiyorlar?
Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur!
Sen bir zamana kadar onlara aldırma.
Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun!