ترجمة معاني سورة الفجر
باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم
.
من تأليف:
مركز تفسير للدراسات القرآنية
.
ﰡ
Allah -Subhanehu ve Teâlâ- fecir vaktine yemin etmiştir.
Ve zilhicce ayının ilk on gecesine yemin etmiştir.
Ve her şeyin çift olanına ve tek olanına yemin etmiştir.
Geldiğinde, devam ettiğinde ve geride kaldığında geceye yemin etmiştir. Bu yeminin cevabı ise: “Elbette yaptığınız amellere göre karşılık göreceksiniz.''
Bu zikredilenlerde akıl sahibi kimseleri ikna edecek bir yemin yok mudur?
-Ey Peygamber!- Peygamberini yalanladıkları zaman, Rabbinin Hûd'un kavmi olan Âd (kavmine) neler yaptığını görmedin mi?
Ataları İrem'e nispet edilen Âd kabilesi yüksek sütunlara sahip idiler.
Öyle ki Allah Teâlâ, hiçbir ülkede bir benzerini yaratmamıştı.
Dağların kayalarını yontarak onlardan odalı evler yapan Salih’in kavmi Semûd'a, Rabbinin neler yaptığını görmedin mi?
İnsanlara işkence ettiği kazıkların sahibi Firavun'a Rabbinin neler yaptığını görmedin mi?
Bunların hepsi de zorbalık ve zulümde haddi aştılar. Hepsinin haddi aşması da kendi ülkesindeydi.
Yaydıkları küfür ve günahlarla oralarda fesadı arttırdılar.
Allah Teâlâ da onlara şiddetli azabını tattırdı ve yeryüzünden köklerini kazıdı.
-Ey Peygamber!- Rabbin, iyilik yapanları Cennet ile mükâfatlandırmak, kötülük yapanları da Cehennem ile cezalandırmak için insanların amellerini gözlemliyor ve kontrol ediyor.
İnsan tabiatı gereği Rabbi onu imtihan ederek ona ikram etti. Ve ona mal, çocuk ve şan verince kendisinin Allah’ın katında değerli olduğunu zannederek şöyle der: “Onun ikramını hak ettiğim için Rabbim bana ikram etti.''
Ama onu imtihan ederek rızkını daraltırsa, o zaman Rabbinin onu aşağıladığını zannederek şöyle der: “Rabbim beni aşağıladı.''
Kesinlikle hayır. Durum bu insanın tasavvur ettiği gibi olmayıp Allah’ın verdiği nimetler Allah'ın kulundan razı olduğuna ve belalar da Rabbinin kulunu hor gördüğüne delil değildir. Bilâkis doğrusu şudur ki; sizler Allah’ın size verdiği rızıklardan yetimlere ikram etmiyorsunuz.
Birbirinizi, yiyecek bir şey bulamayan fakirleri doyurmaya teşvik etmiyorsunuz.
Hiçbir çözüm yolu gözetmeksizin savunmasız kadın ve yetimlerin hakkını çokça yiyorsunuz.
Malı çok aşırı bir sevgiyle seviyor ve ona olan düşkünlüğünüz sebebiyle onu Allah yolunda harcamakta cimrilik gösteriyorsunuz.
Bunların sizin ameliniz olmaması gerekir. Öyleyse yeryüzünün şiddetle hareket ettiği ve sarsıldığı zamanı hatırlayın.
Ve -Ey Peygamber!- kullarının arasında son hükmü vermek için Rabbin ve bölük bölük melekler geldikleri zaman.
O gün, üzerinde yetmiş bin dizgin ve her bir dizginin başında yetmiş bin meleğin çektiği Cehennem getirilir. İşte o gün insan, Allah’a karşı taksiratını hatırlar. Oysa o gün bunları hatırlamasının ona hiç bir faydası yoktur. Çünkü o gün, amel işleme günü değil, karşılıkların görüleceği gündür.
Aşırı pişmanlıktan şöyle der: “Keşke gerçek hayat olan ahiret hayatım için salih ameller işleseydim.''
Hiç kimse o gün, Allah’ın azabı gibi azap edemez. Çünkü Allah’ın azabı en şiddetli ve en kalıcı olan azaptır.
Ve hiç kimse orada kâfirleri bağladığı gibi zincirleri bağlayıp, vuramaz.
Ölümü esnasında ve kıyamet günü Mü'min kimseye şöyle denilecek: “Ey iman ve salih amelle huzura ermiş nefis!''
Nail olduğun büyük mükâfatla O'ndan razı olmuş ve sahip olduğun salih amellerle Allah -Subhanehu ve Teâlâ- katında razı olunmuş bir halde Rabbine dön!
Salih kullarımın arasına katıl!
Ve onlarla beraber, onlar için hazırladığım Cennet'ime gir!