ترجمة سورة الأحزاب

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة
ترجمة معاني سورة الأحزاب باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة .
من تأليف: فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام .

Ey Nebi! Allah’tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak Allah Alîmdir, Hakîmdir.
Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
Allah, hiçbir adamın içine iki kalp yaratmamıştır. Zihâr yaptığınız ("Sen bana anamın sırtı gibisin" diyerek kendinize haram kıldığınız) eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlat edindiğiniz kimseleri de öz oğullarınız kılmamıştır. Bunlar ağızlarınızla söylediğiniz sözlerinizden ibarettir. Allah hak olanı söyler, doğru yola ileten de odur.
Evlatlıkları, babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha adaletlidir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, artık onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah; çokça bağışlayandır, çokça merhamet edendir.
Peygamber, Mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de Mü’minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah’ın kitabına göre, (miras konusunda) birbirileri için (diğer) Mü’minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) kitapta yazılıdır.
Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
(Allah, bunu) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.) Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır.
Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) orduları üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
Hani onlar, size hem üst tarafınızdan, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Allah hakkında bir takım zanlarda bulunuyordunuz.
İşte orada Mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.
O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Allah ve Rasulü bize bir aldatıştan başka bir şey vaat etmemiştir” diyorlardı.
Hani onlardan bir grup: “Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durma imkânınız yok. Haydi geri dönün.” demişti. Onlardan bir başka grup da; “Evlerimiz açık (korumasız)” diyerek Peygamber'den izin istiyorlardı. Oysa evleri açık (korumasız) değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.
Eğer Medine’nin her tarafından üzerilerine gelinse ve kendilerinden fitne (şirk koşup, dinden dönmeleri) istenmiş olsaydı, onu mutlaka yaparlardı ve pek fazla gecikmezlerdi.
Andolsun ki, onlar daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz ise sorulur.
De ki: “Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az yararlandırılırsınız.”
De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese, buna engel olacak kimdir?” Onlar kendilerine Allah’tan başka hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamazlar.
Allah, aranızdan savaştan alıkoymaya çalışanları ve kardeşlerine “Bize gelin.” diyenleri elbette bilir. Bunlar, pek azı hariç zora/savaşa gelemezler.
(Gelseler de) Size karşı cimri ve bencildirler. Korkuya kapılınca, ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. Korku geçince keskin dillerini uzatıp sizi incitirler, hayra/ganimete karşı çok cimridirler. Bunlar, iman etmemişlerdir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah için çok kolaydır.
Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki (çölde) Bedeviler'in arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı.
Andolsun Allah’ın Rasûlünde; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çokça zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
Mü’minler, düşman birliklerini görünce; “İşte bu, Allah’ın ve Rasûlünün bize vadettiği şeydir. Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir.” dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir. (Şehit olmuştur.) Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
Bunun böyle olması Allah’ın; doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tevbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah; çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Allah kâfirleri hiçbir hayır elde etmeksizin öfkeleri ile geri çevirdi. Allah, savaşta Mü’minlere kâfi geldi. Allah; kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.
Allah; sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Ey Peygamber! Eşlerine de ki: "Eğer, dünya hayatını ve süsünü diliyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim."
"Eğer Allah’ı, Rasûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız; bilin ki Allah, içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.''
Ey Peygamber’in hanımları! Sizden kim apaçık bir hayasızlık işlerse, onun için azap iki kat artırılır. Bu, Allah için çok kolaydır.
Sizden kim, Allah’a ve Rasûlüne itaat eder ve salih amel işlerse; ona mükâfatını iki kat veririz. Ona (Cennet'te) bol rızık hazırlamışızdır.
Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takvalı kimseler iseniz, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Siz hep uygun söz söyleyin.
Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. Ey ehli beyt (Ev halkı)! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti anın. Şüphesiz Allah her şeyin inceliklerini bilir (Latîftir), her şeyden haberdardır.
Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, Mü’min erkeklerle Mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, sadık olan erkeklerle sadık olan kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a zilletle boyun eğen erkeklerle boyun eğen kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkeklerle iffetlerini koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkeklerle çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah, onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir Mü’min erkek ve hiçbir Mü’min kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim, Allah'a ve Rasûlüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
(Rasûlüm!) Hani, Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan sakın/kork!" diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) Mü'minlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Allah'ın, peygambere farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın önceden geçmişler hakkındaki sünnetidir. Allah’ın emri, kesinleşmiş bir takdirdir/hükümdür.
Onlar (peygamberler), Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler, O'ndan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.
Muhammed, sizin adamlarınızdan kimsenin babası değildir fakat o Allah’ın Rasulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.
Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin.
O’nu, sabah ve akşam tesbih edin.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen (ve sizi öven) O'dur. Melekleri ise sizin için bağışlanma diler. Allah, Mü'minlere karşı çok merhametlidir.
Ona kavuşacakları gün onlara tahiyyeleri selamdır. Allah onlar için çok şerefli bir ecir hazırlamıştır.
Ey peygamber! Gerçekten biz seni; bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
Mü'minlere, kendileri için Allah’tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele!
Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp da, henüz zifafa girmeden önce onları boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri; amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber hicret eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini Peygamber'e hibe eden Mü'mine kadını, diğer Mü'minlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında Müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları gerektiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah; çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Ey Peygamber! Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Bıraktığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmaları için bu daha uygundur. Allah, kalplerinizde olan her şeyi bilir. Allah; hakkıyla bilendir, Halîm'dir.
Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç güzellikleri hoşuna gitse bile bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah, her şeyi görür gözetir.
Ey iman edenler! Nebinin evlerine sizin için yemeğe izin verilmeden girmeyin. Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın, fakat davet olunduğunuzda girin. Yemek yediniz mi dağılın, söze dalmak için beklemeyin çünkü bu Nebiyi rahatsız etmekte ama o sizden utanmaktadır. Allah ise haktan utanmaz. Hanımlarından ihtiyacınız olan bir şey istediğinizde onlardan hicap/perde arkasından isteyin. Bu sizin kalbiniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Sizin Allah’ın Rasulüne eziyet vermeniz de, ondan sonra zevcelerini nikâhlamanız da ebediyen olacak bir şey değildir. Çünkü bu Allah’ın yanında çok büyük bir iştir.
Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Onlara (Peygamber'in hanımlarına) babalarının, oğullarının, kardeşlerinin, kardeşlerinin oğullarının, kız kardeşlerinin oğullarının, kadınlarının (Mü'min kadınların) ve ellerinin altında bulunan cariyelerinin yanında (örtüyü terk etmelerinde) bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi’ye salat ederler. Ey Mü'minler siz de ona salat ve selam edin.
Allah ve Peygamber’ine eza verenleri Allah, dünyada ve ahirette lanetlemiş ve onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Mü'min erkeklere ve Mü'min kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
Ey Nebi zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına de ki: “Cilbâblarını üzerlerine giysinler.” Bu onların tanınıp, incitilmemeleri için daha uygundur. Allah; çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Münafıklar, kalplerinde hastalık olanlar ve Medine’de bozgunculuk yapıp asılsız haber yayanlar; eğer buna son vermezlerse, seni onlara musallat ederiz de sonra çevrende az bir zamandan fazla kalamazlar.
Lanete uğramış kimselerdir. Onlar nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve oracıkta öldürülürler.
(Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın.
İnsanlar senden kıyamet vaktini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi Allah katındadır. Nereden bileceksin? Belki de kıyamet çok yakındır."
Şüphesiz ki Allah, kâfirlere lanet etmiş ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır.
(Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.
Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: "Eyvah bize! Keşke Allah'a ve Rasûle itaat etseydik!" derler.
"Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik (uyduk), onlar da bizi yoldan saptırdılar." dediler.
"Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat.”
Ey iman edenler! Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah; onu, onların söylediklerinden temize çıkardı. O, Allah katında itibarlı ve değerli bir kimseydi.
Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin.
(Böyle davranırsanız Allah) İşlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu taşımaktan kaçındılar, ondan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir.
(Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle) münafık erkeklere ve münafık kadınlara; Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap edecek, Mü’min erkeklerin ve Mü’min kadınların da tevbelerini kabul buyuracaktır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Icon