ترجمة سورة الرعد

الترجمة التركية - شعبان بريتش
ترجمة معاني سورة الرعد باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش .
من تأليف: شعبان بريتش .

Elif, Lâm, Mîm, Râ. Bunlar Kitabın ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu iman etmezler.
Allah, gökleri gördüğünüz gibi direksiz olarak yükseltti. Sonra arşa istiva etti. Güneş'e ve Ay'a (kulları için) boyun eğdirdi. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip ayetleri apaçık açıklamaktadır.
Yeryüzünü yayıp döşeyen, orada sabit dağlar, nehirler var eden, her türlü ürünü ikişer çift kılan, gündüzü geceyle bürüyen de O'dur. Şüphesiz bunlarda, düşünen toplum için deliller vardır.
Yeryüzünde hepsi de aynı su ile sulanan birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. Düşünen toplum için bunda da deliller vardır.
Eğer şaşacaksan, onların: Biz toprak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız? demelerine şaşman gerekir. İşte onlar Rablerine küfredenlerdir. İşte onlar, boyunlarına zincir vurulanlardır. Onlar, ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır.
İyilikten önce hemen kötüyü/azabı getirmeni isterler. Oysa onlardan önce benzer cezalar gelip geçmiştir. Doğrusu insanların zulümlerine karşın Rabbin, mağfiret sahibidir. Rabbinin cezalandırması ise çetindir.
İnkar edenler: Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi? derler. Oysa sen, sadece bir uyarıcısın. Her topluma doğru yolu gösteren biri vardır.
Allah her dişinin rahminde ne taşıdığını, rahimlerin neyi eksiltip ve neyi arttırdığını bilir. O’nun katında her şeyin bir miktarı vardır.
Gaybı da açık olanı da bilen, O, (her şeyden) üstündür, büyüktür.
İçinizden sözü saklayan ile açığa vuran ve geceye bürünerek gizlenip gündüzün ortaya çıkan arasında fark yoktur.
(İnsanoğlunu) arkasında ve önünde takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu koruyup, gözetirler. Bir toplum kendi nefislerinde olanı değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi artık onun geri çevrilişi yoktur. Onlara Allah’tan başka bir veli de yoktur.
Korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, (yağmurla) yüklü bulutları var eden O’dur.
Gök gürültüsü hamd ederek, melekler de korku ile O’nu tesbih ederler. Onlar Allah hakkında mücadele edip, dururken O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar. O, azabı çok şiddetli olandır.
Gerçek dua/ibadet yalnızca O’nadır. O’ndan başka dua ettikleri, kendilerine hiçbir karşılık veremezler. Durumları, ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu (uzaktan) açan kimse gibidir. Halbuki su (ağzına) ulaşmaz. İşte kâfirlerin duası sapıklıktan başka bir şey değildir.
Yerde ve göklerde olanlar gölgeleriyle beraber sabah akşam, ister istemez Allah’a secde ederler.
De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? Allah’tır, de! Onu bırakıp, kendilerine bir fayda ve zararı olmayan veliler mi edindiniz? de. Kör ile gören bir olur mu? Veya karanlıkla aydınlık bir midir? de. Yoksa Allah’a, O’nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma (onlar tarafından) birbirine benzer mi göründü? De ki: Her şeyi yaratan Allah’tır. O, tektir, Kahhar'dır/her şeye galiptir.
Allah gökten su indirir, vadiler kendi miktarınca dolar taşar. Sel, üste çıkan köpüğü alır götürür. Süslenmek veya faydalanmak için ateşte erittiklerinizin üzerinde de buna benzer bir köpük vardır. Allah, hak ve batıl için böylece örnek verir. Köpük atılıp, gider, insanlara faydalı olan ise yerde kalır. Allah bunun gibi daha nice misaller verir.
Rablerinin çağrısına uyanlara en güzel karşılık (Cennet) vardır. O’nun çağrısına uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve daha bir katı onların olsa, kurtulmak için fidye verirlerdi. İşte hesabın en kötü olanı onlaradır. Barınakları Cehennem'dir, ne kötü bir yataktır.
Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, onu bilmeyen köre benzer mi? Ancak akıl sahipleri bunu öğüt alırlar
Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getirenler, antlaşmayı bozmayanlardır.
Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirenler, Rablerinden korkup çekinen, kötü hesaptan korkanlardır.
Onlar, Rablerinin yüzünü (rızasını) kazanmak için sabredenler, namazı ikame edenler; kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizli ve açık olarak infak edip harcayanlar, kötülüğü iyilikle savanlardır. İşte onlar için yurdun (en güzel) sonucu vardır.
Adn cennetleri, girecekleri yerdir; babalarının, eşlerinin, çocuklarının salih olanları da oradadır. Melekler her kapıdan yanlarına girip:
Sabretmenize karşılık size selam olsun! Burası (Cennet) son yurt olarak ne güzeldir, derler.
Allah'a verdikleri sözü kuvvetle sağlamlaştırdıktan sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt (Cehennem) onlarındır.
Allah dilediği kimseye rızkını genişletir ve (dilediğini de) daraltır. Onlar dünya hayatıyla sevinip,şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.
Kâfirler: O’na Rabbinden bir ayet/mucize indirilmeli değil miydi? derler. De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır ve Kendisine yöneleni doğru yola eriştirir.
İman edenlerin kalpleri Allah’ın zikriyle huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ın zikri ile huzura kavuşur.
İman edip salih amellerde bulunanlar için (tuba) güzellikler ve varılacak güzel bir yurt vardır.
İşte böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın. Oysa onlar Rahman’a küfrettiler. De ki: O benim Rabbim’dir, O’ndan başka (hak) ilah yoktur. Yalnızca O’na tevekkül ettim, dönüşüm de O’nadır!
Eğer okunan bir Kur'an ile dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kitap yine bu Kur'an olacaktı). Bilakis, bütün emir Allah’ındır. İman edenler bilmiyorlar mı ki, Allah dileseydi bütün insanlara hidayet ederdi. Allah’ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları işler sebebiyle kâfirlere ya ansızın büyük bir bela gelmeye devam edecek veya o bela evlerinin yakınına inecek Allah, vaadinden asla dönmez.
Senden önce de nice rasûllerle alay edilmişti. Kâfirler önce erteledim, sonra da (azap ile) yakaladım. Azabım nasılmış?
Her nefsin yaptığı üzerinde kaim/gözetici olana, (bunu yapamayanlarla şirk koşulur mu?) Onlar Allah’a ortaklar koştular. De ki: Onların isimlerini söyleyin bakayım. Yoksa siz Allah'a yeryüzünde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Bu açığa çıkan batıl sözlerle mi (bunları ortaklar edindiniz)? Fakat kâfirler kurdukları tuzakları güzel gösterildi ve (bu onları) doğru yoldan alıkoydu. Allah’ın saptırdığına hidayet eden yoktur.
Onlara, dünya hayatında azap vardır, ahiret azabı ise daha çetindir. Onları Allah’tan (azabından) koruyacak yoktur.
Takva sahiplerine vadedilen Cennet'in sıfatı şöyledir: Altından ırmaklar akar; yiyecekleri ve gölgeleri devamlıdır. Bu, muttakiler için (güzel) sonuçtur. Kâfirlerin (kötü) sonu ise ateştir.
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle sevinirler. Bazı gruplar içinde, onun bir kısmını inkar edenler vardır. De ki: Ben ancak Allah’a ibadet etmekle ve O’na asla şirk koşmamakla emrolundum. Sadece ona davet ederim. Dönüşüm de O’nadır!
İşte böylece Kur’an’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir veli ve koruyucu olamaz.
Senden önce de rasûlleri göndermiştik; onları eş ve çocuk sahibi kılmıştık. Allah’ın izni olmadan hiçbir rasûlün bir ayet getirmesi mümkün değildir. Her ecel (süresi) yazılmıştır.
Allah dilediğini siler, dilediğini sabit kılar; ana Kitap O’nun katındadır.
Onlara vadettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek ya da (bu azaptan önce) senin öldürsek, senin görevin ancak tebliğdir. Hesap bize aittir.
Bizim yeryüzünün etrafından gitgide eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Hüküm Allah’ındır, O’nun hükmünü reddedecek yoktur. O, hesabı çabuk görendir.
Onlardan önce de tuzak kurdular, oysa bütün tuzaklar Allah’ındır, her nefsin ne kazandığını bilir. Kâfirler de bilecektir, (güzel) akibetin kimin olduğunu?!
Kâfir olanlar: Sen rasûl olarak gönderilmiş değilsin, derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve kitap ilmine sahip olanlar yeter.
Icon