ترجمة سورة مريم

الترجمة التركية - شعبان بريتش
ترجمة معاني سورة مريم باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش .
من تأليف: شعبان بريتش .

Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
Rabbinin, kulu Zekeriyya’ya (verdiği) rahmetinin zikredilmesidir.
Hani o, Rabbine gizlice yalvarmıştı.
Rabbim, dedi. Şüphesiz kemiklerim zayıfladı, baş yaşlılık ateşiyle tutuştu. Rabbim, sana ettiğim dualarda bedbaht olmadım.
Ben arkamdan gelecek yakınlarım için endişeliyim. Karım ise kısır, bana bir evlat bağışla katından..
Bana ve Yakup oğullarına mirasçı olsun. Rabbim onu razı olacağın bir kimse kıl.
Ey Zekeriyya! Sana Yahya adında bir oğlan müjdeliyoruz. Daha önce ona kimseyi adaş yapmadık.
Rabbim, dedi. Nasıl benim bir çocuğum olabilir ki, karım kısır ben ise son derece yaşlayım?
İşte böyle, dedi. Senin Rabbin o bana çok kolaydır, dedi. Daha önce sen de yoktun, seni de yaratmıştım.
Rabbim, bana bir işaret ver! dedi. Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde ardı ardınca üç gece insanlarla konuşamamandır, buyurdu.
Mescidten, kavminin karşısına çıkınca onlara sabah akşam Allah’ı tesbih etmelerini işaret etti.
Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl. Ona daha çocukluğunda hikmet vermiştik.
Katımızdan bir merhamet ve arınmışlık vermiştik. O takva sahibiydi.
Anne ve babasına iyi davranırdı. Zorba ve isyankâr değildi.
Doğduğu gün öldüğün gün ve yeniden dirileceği gün ona selam olsun.
Kitapta Meryem’i de an! Hani o, ailesinden ayrılarak doğuda bir yere gitmişti.
Kendisi ile onlar arasına bir de perde çekmişti. O’na ruhumuzu göndermiştik. O da tam bir insan sûretinde görünmüştü ona.
Eğer Allah’tan sakınan biriysen senden Rahman’a sığınırım, dedi.
Ben, ancak Rabbinin bir elçisiyim. Sana tertemiz bir oğul vermek için gönderildim.
Benim nasıl bir oğlum olabilir ki? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır ve ben iffetsiz bir kimse de değilim, dedi.
Bu, işte böyle. Rabbin dedi ki: “O bana çok kolaydır. Onu insanlar için bir ayet ve bizden bir rahmet kılacağız” dedi. Ve bu iş olup bitmiştir.
Nihayet ona gebe kaldı ve onunla (karnındaki bebekle) uzak bir yere çekildi.
Doğum sancısı onu bir hurma ağacının gövdesine getirdi. Keşke, dedi. Bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.
Aşağısından (melek) ona şöyle seslendi: Üzülme sakın, Rabbin senin ayağının altından bir ırmak akıttı.
Hurma dalını kendine doğru salla, üstüne taze hurma dökülsün.
Ye, iç, gözün aydın olsun! İnsanlardan birini görürsen, Ben, Rahman’a (konuşmama) oruç adadım. Bunun için bugün hiç kimseyle konuşmayacağım, de.
Sonra çocuğu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem, büyük bir iş yaptın! dediler
Ey Harun’un kızkardeşi! Baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi, dediler.
Bunun üzerine çocuğu işaret etti. Biz, beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.
Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber kıldı.
Nerede olursam olayım beni mübarek kıldı ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti.
Bir de anneme iyi davranışlı kıldı ve beni zorba ve asi kılmadı.
Doğduğum gün, öldüğüm gün ve yeniden dirileceğim gün selam olsun bana! dedi.
İşte Meryemoğlu İsa! (Bu) Hakkında şüphe ettikleri kimsenin hak sözüdür.
Çocuk edinmek Allah’a yakışmaz. O bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve o da hemen oluverir.
Şüphesiz Allah, benim de sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (sadece) O’na ibadet edin. Dosdoğru yol budur.
Gruplar aralarında ayrılığa düştüler. Vay o şahit olunacak büyük günde kâfirlerin haline!
Bize geldikleri gün, neler görüp işitecekler. Ne var ki zalimler, bugün apaçık bir fasıklık içindedirler.
Sen, onları hasret günü ile korkut. İş hükmedilip bitirilmiştir. Onlar (dünyada bu hususta) gaflet içindedirler ve onlar iman etmezler
Şüphesiz yeryüzüne ve üzerindekilere biz varis olacağız ve bize döndürülecekler.
Kitapta İbrahim’i de an! O çok sadık bir peygamberdi.
Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin ibadet ediyorsun? dedi.
Babacığım! Gerçekten sana gelmeyen ilim bana gelmiştir. Hadi bana uy da seni dosdoğru bir yola ileteyim.
Babacığım, şeytana ibadet etme! Çünkü şeytan Rahman’a asi olmuştu.
Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da (ateşte) şeytanın yakını olmandan korkuyorum.
Benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun Ey İbrahim? Eğer bundan vazgeçmezsen seni elbette taşlarım. Uzun bir müddet benden uzak dur, dedi.
İbrahim: Selam olsun sana! dedi. Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Zira o bana çok merhamet edip, lutfeder.
Sizden ve sizin Allah’tan başka dua ettiklerinizden uzaklaşıyorum. Ben, Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki Rabbine dua etmekle bedbaht olmam.
Onlardan ve Allah’tan başka ibadet ettikleri (ilahlardan) uzaklaşınca, O’na İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Hepsini de peygamber yaptık.
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve Onlara dillerde yüksek ve sadakat (bir nam) bıraktık.
Kitapta Musa’yı da an. O , ihlas sahibi/seçkin biridir ve bir Rasûl bir peygamber idi
O’na (sağ tarafından) Tur’un yanından seslenmiştik. Onu (kendisiyle) fısıldaşarak konuşmak için yakınlaştırdık.
O’na rahmetimizden kardeşi Harun’u peygamber olarak bağışlamıştık.
Kitapta İsmail’i de an. O, sözüne sadıktı ve bir rasûl bir peygamber idi
Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin yanında razı olunan birisiydi.
Kitapta İdris'i de an. O, çok dürüst bir peygamberdi.
Biz onu üstün bir makama yükseltmiştik.
İşte onlar, Adem’in ve Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın soyundan gelen, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden ve İbrahim’in, İsrail'in/Yakub'un soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
Sonra onların ardından namazı bırakan ve arzularına uyan bir nesil geldi. İleri de büyük bir azaba çarptırılacaklardır.
Ancak tevbe edip, iman ederek salih amel yapanlar, işte bunlar Cennet'e girecekler ve hiç bir şekilde haksızlığa uğramayacaklardır.
(Bu) Rahman’ın kullarına görmedikleri halde vadettiği Adn Cennetleri'dir. Onun vaadi şüphesiz yerine gelecektir.
Orada boş söz işitmezler. Ancak selam (işitirler). Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır.
İşte bu cennetlere kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız.
Biz (Melekler), ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunların arasındaki her şey O’na aittir. Rabbin unutmuş değildir.
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O halde sadece O’na ibadet ve ibadet etmede sabırlı, sebatkâr ol. O’nun hiç adaşının/benzerinin olduğunu biliyor musun?
İnsan, öldükten sonra tekrar yeniden diriltilecek miyim? diyor.
İnsan, daha önce hiç bir şey değilken kendisini yarattığımızı hiç düşünmüyor mu?
Rabbine andolsun ki, onları ve şeytanları bir araya toplayacağız ve sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette Cehennem'in çevresinde hazır bulunduracağız.
Sonra her cemaatten Rahman’a karşı en çok başkaldıranı çekip alacağız.
Sonra biz ona (Cehennem'e) girmeye kimlerin en layık olduğunu daha iyi bilmekteyiz.
Sizden ona uğramayacak kimse yoktur. Bu Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.
Sonra, takva sahiplerini kurtaracağız, zalimleri de orada dizüstü çökmüş olarak bırakacağız.
Ayetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okununca, kâfir olanlar iman edenlere: Bu iki gruptan hangisinin makamca daha hayırlıdır, meclisçe daha güzeldir? dediler.
Onlardan önce nice nesilleri helak etmiştik, onların malları ve görünüşleri daha güzeldi.
De ki: Rahman, sapıklıkta olan kimseye arttırdıkça artırır. Sonunda vaat olundukları (ya dünya) azabı veya kıyameti gördükleri zaman kimin yerinin daha kötü, kimin ordusunun daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Kalıcı olan salih ameller, Rabbinin katında hem sevapça hem de netice bakımından daha hayırlıdır.
Ayetlerimizi küfredenleri gördün mü? Bana mal ve çocuk verilecek, diyor.
O gaybı mı biliyor, yoksa Rahman’dan bir söz mü almış?
Hayır! Ne dediğini yazacağız ve ona azabı artırdıkça artıracağız.
Onun söylemekte olduğuna (mal ve çocuklarına) biz mirasçı olacağız. O tek başına bize gelecek.
Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
Hayır! O ilahlar, onların kendilerine yaptığı ibadeti inkar edecekler ve onlara karşı olacaklardır.
Şeytanları kâfirlerin üzerine gönderdiğimizi ve onları kışkırttıklarını görmüyor musun?
O halde, onlar için acele etme. Biz onların günlerini sayıp duruyoruz.
O gün, muttakileri konuk olarak Rahman’ın huzurunda toplarız.
Günahkarları ise susuz olarak Cehennem'e süreriz.
Rahman’ın katında bir söz almış olan (Peygamber ve müminlerden) başka hiç bir kimse şefaat edemez.
Rahman, bir çocuk edindi, dediler.
Andolsun ki, çok kötü bir şey ortaya attınız.
Bu söz yüzünden neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı.
Rahman’a çocuk iddiasında bulundular.
Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz.
Çünkü göklerde ve yerde bulunan her şey ancak Rahman’a kul olarak gelir.
O, onların hepsini (ilmi ile kuşatmış) ve onları bir bir saymıştır.
Hepsi de ona kıyamet günü tek olarak gelecektir.
İman edenler ve salih amellerde bulunanlara ise Rahman (gönüllerde) sevgi kılacaktır.
Muttakileri müjdelemen ve inatçı bir kavmi uyarman için, bu Kur’an’ı senin dilin ile kolaylaştırdık.
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Onlardan hiç birini hissediyor veya onlara ait en küçük bir ses işitiyor musun?
Icon