ترجمة معاني سورة الفرقان
باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية - شعبان بريتش
.
من تأليف:
شعبان بريتش
.
ﰡ
Alemlere uyarıcı olması için kuluna Furkan’ı indiren (Allah) ne yücedir.
Göklerin ve yerin mülkü O’na aittir. hiçbir oğul edinmemiştir ve mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi O yaratmış ve belirli bir ölçüye göre takdir etmiştir.
O’nun dışında hiçbir şey yaratamayan, kendileri yaratılmış olan, kendileri için bir zarar ya da fayda sağlamaya da sahip olmayan, öldürmeye, hayat vermeye ve yeniden diriltmeye gücü yetmeyen ilahlar edindiler.
Kâfirler: Bu, onun uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Bu hususta bir topluluk da ona yardım etmiştir, dediler. Böylelikle onlar, hiç şüphesiz zulüm ve iftira etmişlerdir.
(Bu Kur'an) Öncekilerin masallarıdır ve Onu birisine yazdırmış, sabah akşam kendisine okunuyor, dediler.
De ki: O’nu göklerdeki ve yerdeki gizli olanı bilen indirmiştir. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Bu nasıl bir peygamber? dediler. Yemek yiyor, pazarda dolaşıyor... Ona bir melek indirilseydi de onun yanında uyarıcı olsaydı ya!
Veya kendisine bir hazine verilseydi veya bir bahçesi olsaydı da oradan yeseydi. Zalimler “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz” dediler.
Bak, sana nasıl örnekler veriyorlar, sapıttılar da yolu bulamıyorlar.
Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah ne yücedir.
Onlar zaten (Kıyamet) saatini yalanlamışlardı. Kıyameti yalanlayanlar için alevli bir ateş hazırladık.
Bu ateş onlara uzak bir yerden göründüğü zaman, onun öfkesini ve uğultusunu işitirler.
Elleri boyunlarına (zincirlerle) bağlı olarak dar bir yere atıldıkları zaman, orada yok olup, ölmek için (kendi aleyhlerine) dua ederler
Bugün bir kere yok olup ölmek için dua etmeyin. birçok kere yok olup ölmek için dua edin.
Bu mu hayırlı, yoksa takva sahiplerine söz verilen ebedi Cennet mi? de! Orası onlar için bir ödül ve dönüş yeridir.
Onlar için orada ebedi kalmak üzere diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin üzerine aldığı ve (müminlerce) talep edilen bir vaadtir.
O gün Rabbin, onları ve Allah’tan başka ibadet ettiklerini bir araya toplar ve şöyle der: Şu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendileri mi yoldan saptılar?
Onlar da derler ki: Seni tenzih ederiz, senden başka veliler edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen, onlara da babalarına da bol nimetler verdin. O derece ki zikrini unuttular ve helakı hak eden bir toplum oldular.
İşte söyledikleriniz de sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı defetmeye de kendinize yardım etmeye de gücünüz yetmez. İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız!
Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerin hepsi de yemek yerlerdi ve çarşılarda yürürlerdi. Biz, sizin bir kısmınızı bir kısmınıza fitne/imtihan kıldık. Sabredecek misiniz? Rabbin, her şeyi görendir.
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Şüphesiz onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.
Melekleri gördükleri gün, işte o gün günahkârlara müjde yoktur. Melekler onlara şöyle der: Sizin için yasak edilmiştir, yasak! diyeceklerdir.
Onların yaptıkları bütün amellere yöneldik ve saçılmış toz zerreleri haline getirdik.
O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir.
O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.
O gün, gerçek mülk Rahman’ındır. Kâfirler için pek zorlu bir gündür
O gün, zalim iki elini ısıracak ve şöyle diyecektir: Ah ne olurdu, ben de Peygamber’le birlikte yol tutmuş olsaydım!
Vay başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseydim.
Andolsun ki bana gelen zikirden beni o saptırdı. Şeytan, insanı yapayalnız bırakıp, rezil eder.
Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terketti.
İşte böyle her peygamber için günahkarlardan birer düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
Küfredenler: Kur’an ona bir defada toptan indirilmeli değil miydi? dediler. Biz, onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle indirdik. Onu parça parça, ağır ağır indirdik.
Onların sana getirdikleri hiçbir misal yoktur ki, (onun karşılığında) sana hak olanı ve daha açığını getirmeyelim.
Yüzüstü cehenneme toplanacak olanlar, işte onlar, yeri en kötü ve yolu en sapık olanlardır.
Musa’ya da kitap vermiş, kardeşi Harun’u da ona vezir yapmıştık.
Onlara: Ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin, demiştik; sonra da o kavmi yerle bir etmiştik.
Nuh Kavmi de peygamberleri yalanlamıştı da, onları suda boğarak, insanlara bir ayet kılmıştık. Zalimlere acıklı bir azap hazırladık
Ad’ı da, Semud’u da, Ress halkını da, bunların arasında daha birçok nesilleri de...
Bunlardan her birine örnekler göstermiş ve hepsini de baştan başa kırıp helak ettik.
Andolsun (bu Mekkeli müşrikler) taş yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar yeniden dirilişi ummuyorlar.
Seni gördükleri zaman: Bu mu Allah’ın gönderdiği elçi? diye alay etmekten başka bir şey yapmazlar.
Eğer sabretmeseydik, az daha bizi ilahlarımızdan saptıracaktı, derler. Onlar azabı gördükleri zaman, kimin yolunun daha sapık olduğunu bilecekler.
Arzularını ilah edinen kimseyi gördün mü? O halde sen mi onun üzerine bir koruyucu olacaksın?
Yoksa, onların çoğunun söz dinlediğini veya aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidirler. Hatta yol bakımından daha da şaşkındırlar.
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmüyor musun? Dileseydi onu sakin/sabit kılardı. Sonra biz güneşi ona delil kıldık.
Sonra, onu kendimize doğru yavaş yavaş çektik.
Geceyi örtü, uykuyu dinlenme ve gündüzü de yayılıp (çalışma zamanı) yapan O’dur.
O’dur, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderen! Gökten tertemiz/temizleyici bir su indirdik.
Onunla ölü bir şehri diriltelim ve onunla yarattığımız birçok hayvanı ve insanı sulayalım.
Düşünsünler, öğüt alsınlar diye, onu aralarında evirip çevirdik. Yine de insanların çoğu nankörlükten vazgeçmez.
İsteseydik her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik.
O halde sen, kâfirlere itaat etme ve onlara karşı Kur’an’la büyük bir cihatla mücadele et.
Birinin suyu çok tatlı, ötekinin ki aşırı tuzlu olan iki denizi birbirine katan O’dur. İkisinin arasına bir engel, aşılmayan bir perde koymuştur.
İnsanı sudan yaratan ve ona soy sop veren O’dur. Rabbin her şeye kadirdir.
Allah’tan başka kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere ibadet ediyorlar. Kâfir, Rabbine karşı (şeytanın) yardımcısıdır.
Biz, seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
De ki: Ben, bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Ancak, dileyen kimsenin Rabbine giden yol (da harcamak)/tutmak isteyen başka.
Öyleyse hiç ölmeyen, daima hay/diri olan (Allah'a) tevekkül et! Onu hamd ile tesbih et! Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter!
Gökleri yeri ve bunların arasındakileri altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden Rahman’dır. O'nu her şeyden haberi olan (Allah'a) sor.
Onlara: Rahman'a secde edin denildiği zaman, “Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecekmişiz?" derler ve (bu,) onların (haktan) kaçıp, uzaklaşmalarını arttırıverir.
Gökte yıldızlar/gezegenler yaratan ve orada bir kandil (güneş) ve aydınlatıcı bir ay var eden (Allah) ne yücedir.
İbret almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardına getiren de O’dur.
Rahman’ın kulları, yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler. Cahiller kendilerine laf attıklarında ise “Selam!” deyip geçerler.
Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.
Onlar: Rabbimiz, Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Çünkü onun azabı süreklidir, derler.
Orası ne kötü bir karar kılma ve yerleşme yeridir.
Onlar, harcadıkları zaman, israf etmedikleri gibi, cimrilik de etmezler. İkisi arasında orta olanı yaparlar.
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha dua etmezler. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa ağır cezaya uğrar.
Kıyamet günü, onun azabı kat kat arttırılır ve zillet içinde hep orada kalırlar.
Ancak tevbe edip, iman eden ve salih amel yapanlar, Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayan çok merhamet edendir.
Kim tevbe eder ve salih amel yaparsa, O, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner
Onlar, yalancı şahitlik etmezler. Boş sözlerle karşılaştıklarında (oradan yüz çevirip) giderler.
Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
Onlar, Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine imam/önder kıl! derler.
İşte onlar, sabretmelerine karşılık Cennet'in en yüksek makamı verilecek, orada esenlik ve selamla karşılanacaklardır.
Orada ebedi kalacaklar. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.
De ki: Sizin duanız olmasa, Rabbim size ne diye önem versin? Siz onu yalan saydınız, onun için sürekli azap sizinle beraber olacaktır.