ترجمة معاني سورة الحاقة
باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم
.
من تأليف:
مركز تفسير للدراسات القرآنية
.
ﰡ
Allah Teâlâ, herkes üzerinde gerçekleşecek olan yeniden diriliş saatini zikrediyor.
Sonra da; “Gerçekleşecek olan o kıyamet nedir?” sorusuyla onun durumunu yüceltiyor.
Gerçekleşecek olan bu kıyametin ne olduğunu sana ne öğretti?
Salih’in kavmi Semûd ve Hûd’un kavmi Âd, dehşetinin şiddeti sebebiyle bütün insanların korkuya kapıldığı kıyameti inkâr ettiler.
Bu yüzden Allah, Semûd kavmini şiddet ve korku vermede son haddine ulaşmış bir çığlıkla helâk etti.
Allah Teâlâ, Âd kavmini de üzerlerine şiddetle esen soğuk bir rüzgâr göndererek helâk etti.
Yüce Allah, o rüzgârı yedi gece sekiz gündüz boyunca onlara göndererek istisnasız olarak herkesi yok etti. İnsanları yurtlarında helâk olmuş, yerlerde sersefil görürsün. Onlar helâk olmalarının ardından sanki yere devrilmiş çürümüş bir hurma ağacı gövdesi gibiydi.
Kendilerine azabın isabet etmesinin ardından geride kalan bir kimse görüyor musun?
Firavun ve ondan önce gelmiş bazı milletler alt üst edilerek azap olundular. Onlar Lut'un kavmiydi. Şirk ve günahlardan oluşan çok yanlış ameller işlediler.
Onlardan her biri kendilerine gönderilen elçiye karşı geldi ve onu yalanladı. Allah Teâlâ da helâk olmalarını sağlayan şiddetli bir azapla onları yakalayıverdi.
Elbette biz, su yükselip, taştığı zaman Nuh -aleyhisselam-'ın emrimizle inşa ettiği ve suda akıp giden gemi içinde onları taşıdık. Sonrasında sizler onların soyundan meydana geldiniz. Aslında bu sizin taşınmanız sayılırdı.
Biz, elbette gemiyi ve onun hikâyesini kâfirlerin helâk olacağı ve iman ehlinin kurtulacağının kanıtı olarak sunulan bir öğüt kılacağız. Ve kulaklar o kıssayı duyduğu zaman eksiksiz olarak ezberleyip, anlayacaklar.
Sûr'a yani boynuza üflemeyle sorumlu melek, ikinci üfleyişinde Sûr'a bir defa üflediği zaman.
Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp şiddetli bir şekilde tek bir defa birbirine vurulup da yeryüzünün ve dağların parçaları ufalanarak parça parça dağıldığında.
Bunların hepsi meydana geldiği o gün kıyamet gerçekleşmiş olacaktır.
O gün meleklerin oradan inmeleri sebebiyle gökyüzü yarılır. Gökyüzü sağlam ve sımsıkı olmasının ardından artık o gün çok zayıftır.
Melekler de gökyüzünün çevresinde ve kenarındadırlar ve o büyük gün Rabbinin arşını meleklerden yakın kılınmış sekiz melek taşır.
-Ey insanlar!- O gün Allah’ın huzuruna sunulacaksınız. Ne olursa olsun, Allah’a hiçbir sırrınız gizli kalmaz. Bilâkis Allah; her şeyi bilir, onlardan haberdardır.
Amel kitapları sağından verilen kimse mutluluk ve neşeyle şöyle der: “Alın, amel kitabımı okuyun!”
"Şüphesiz ben, yeniden diriltileceğimi ve mükâfatımı alacağımı dünyada iken biliyor ve yakinen inanıyordum."
Sürekli olarak göreceği nimetlerden ötürü, artık onun için hoşnut olacağı bir hayat vardır.
Yeri ve değeri yüksek olan bir Cennet'tedir.
Onları yemek isteyen kimseler için Cennet meyveleri çok yakındır.
Onlara ikram olarak şöyle denilir: “Dünyadaki geçmiş günlerinizde işlemiz olduğunuz salih ameller sebebiyle dilediğiniz kadar yiyip içiniz! Bunlarda hiçbir eza yoktur.''
Fakat amel kitabı solundan verilen kimseler pişmanlıklarının aşırılığından dolayı şöyle derler: “Eyvah! İçinde bulunup, azap görmemi zorunlu kılan kötü ameller sebebiyle keşke amel kitabım hiç verilmeseydi.''
"Keşke hesabımda nelerin olduğunu hiç bilmeseydim."
"Keşke; ölmüş olduğum bu ölüm, ardından yeniden dirilişin olmadığı bir ölüm olsaydı."
"Sahip olduğum servetim de Allah’ın azabından hiçbir şeyi benden savuşturamadı."
"Kanıtım, kendisine güvendiğim güç ve itibarım yok oldu gitti."
Bu kimse hakkında Meleklere, onu tutun ve ellerini boynunda toplayın! diye emir verilir.
Sonra da sıcaklığının ızdırabını çekmesi için onu Cehennem'e atın.
Sonra da onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurun.
Çünkü o, Yüce Allah’a iman etmiyordu.
Başka kimseleri de yoksulları doyurmaya teşvik etmiyordu.
Kıyamet günü ondan azabı savuşturacak hiçbir yakını da olmayacaktır.
O kimse için, Cehennem ehlinin bedenlerinden çıkan su ve irinden başka yiyeceği bir yemeği de yoktur.
Bu yemeği yalnızca günahkâr ve suçlular yer.
Allah Teâlâ, gördüklerinize yemin etmektedir.
Yüce Allah görmediklerinize de yemin etmektedir.
Şüphesiz Kur’an, Allah’ın kelamıdır. Onun değerli Peygamberi ise onu insanlara okumaktadır.
O, bir şair sözü değildir. Çünkü o, şiir beyit düzeni üzere değildir. Ne kadar da az iman etmektesiniz.
Bir kâhinin sözü de değildir. Çünkü kâhin sözü, bu Kur’an’dan başka bir şeydir. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Fakat o, bütün mahlûkatın Rabbinden indirilmiştir.
Eğer Muhammed bizim adımıza söylemediğimiz bazı sözler uydurmuş olsaydı;
Elbette ondan intikam alır ve sahip olduğumuz kuvvet ve kudretle onu yakalayıverirdik.
Sonra da elbette onun kalbe giden damarını kopartırdık.
Sizlerden hiç kimse de bize engel olamazdı. Onun, bizim adımıza sizin için sözler uydurması imkânsızdır.
Muhakkak Kur’an, emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak Rablerine karş takvalı olanlar için elbette bir öğüttür.
Sizin içinizden bu Kur’an’ı yalanlayan kimselerin olduğunu biz elbette biliyoruz.
Şüphesiz Kur’an’ı yalanlamak, kıyamet günü büyük bir pişmanlık olacaktır.
Kur’an’ın Allah’ın katından olduğu, şüphesiz ve kuşkusuz kesin bir gerçektir.
Ey Peygamber! Rabbini ona layık olmayan şeylerden tenzih et ve Yüce Rabbinin ismini zikret!