ترجمة معاني سورة الواقعة
باللغة التركية من كتاب الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم
.
من تأليف:
مركز تفسير للدراسات القرآنية
.
ﰡ
Kıyametin kopması kaçınılmazdır.
Dünyada yalanladıkları gibi artık kıyametin kopmasını kimse yalanlayamayacaktır.
Kâfir ve fâcirleri Cehennem'e koyarak alçaltıcı; Mü'min ve takva sahiplerini Cennet'e koyarak yükselticidir.
Yer büyük bir sarsıntı ile sarsıldığında.
Dağlar paramparça olduğu zaman.
Bu paramparça olmaktan dolayı yerinde sebat edemeden toz duman haline geldiği zaman.
O günde sizler üç sınıf olduğunuz zaman.
Sağ taraf ehli öyle kimselerdir ki, imanları sebebiyle kitaplarını sağ taraftan alırlar. Onların makamları ne büyük, ne yüksektir!
Sol taraf ehli öyle kimselerdir ki, kitaplarını sol taraflarından alırlar. Onların makamları ne kötü, ne aşağılıktır!
Dünyada hayır işleme hususunda yarışanlar, ahirette Cennet'e girme hususunda da en önce olanlardır.
İşte onlar, Allah'ın katında yakınlaştırılmış kimselerdir.
Onlar Naim Cennetleri'ndedirler. Çeşitli nimetlerden faydalanmaktadırlar.
Onlar bu ümmetten ve geçmiş ümmetlerden oluşan bir topluluktur.
İnsanların bir kısmı da âhir zamanda hayırda yarışıp yakınlaştırılmış kimselerdendir.
Altınla dokunmuş tahtlar üzerindedirler.
Karşılıklı oturup bu tahtlara yaslanırlar. Onlardan hiçbiri başkasının ensesine bakmaz.
Kendilerine yaşlılık ve fanilik isabet etmeyen gençler, onlara hizmet etmek için etraflarında dolaşır.
(O hizmetçiler) kulpsuz kadehler, kulplu testiler ve Cennet'ten akıp gelen ve kesintiye uğramayan şaraplarla dolu kadehlerle etraflarında dolaşırlar.
Dünyadaki içkiler gibi değildir. Onu içenin ne başı ağrır, ne de aklı gider.
O hizmetlerinde bulunan gençler, istedikleri meyveler ile etraflarında dolanırlar.
Nefislerinin arzuladığı kuş etleriyle de etraflarında dolanırlar.
Cennet'te onlar için gözleri iri güzel kadınlar vardır.
Sanki sedefinin içinde saklı inciler gibi.
(Bütün bunlar) dünyada işlemiş oldukları salih amellerin karşılığında mükâfat olarak verilir.
Cennet'te ne boş bir söz, ne de sahibine günah getirecek söz işitirler.
Meleklerin kendilerine verdiği selam ve birbirleri arasındaki selamlaşmalardan başka bir şey işitmezler.
Sağdakiler; ne mutlu o sağdakilere? Yüce Allah katında onların makamları ve şanı büyüktür.
Dikenleri olmayan ve kimseye eziyet vermeyen sedir ağaçlarında.
Salkımları bir araya toplanmış muz ağaçlarında.
Yok olmayacak devamlı uzun gölgeler vardır.
Durmadan akan sular vardır.
Sınırsız bir çok meyve vardır.
O (meyveler) kesinlikle tükenmez, mevsime ihtiyaç duymazlar. Hangi vakit isterseler bir mani olmadan ulaşırlar.
Tahtların üzerinde yükseltilmiş döşekler içindedirler.
Biz bu zikredilen hurileri alışılmışın dışında yeniden yarattık.
Onları daha önceden el değmemiş bakireler kıldık.
Onları aynı yaşta, eşlerine sevgili kıldık.
Mutluluklarının göstergesi olarak sağ taraf ehli için onları (hurileri) yarattık.
Onlar, geçmiş ümmetlere (gönderilmiş) peygamberlerin topluluklarıdır.
Ümmetlerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ümetinden bir topluluktur.
Soldakiler; o soldakiler kimdir? Onların gidecekleri yer ve halleri ne kötüdür.
Sıcaklığı şiddetli olan rüzgârlar ve sıcaklığı şiddetli olan sular içindedirler.
Kapkara duman gölgesinin içindedirler.
Güzel bir esinti de yoktur, güzel bir manzara da yoktur.
Şüphesiz ki onlar, bu azaba uğratılmadan önce dünyada bolluk içinde yaşıyorlardı. Onlar ancak arzularını önemsiyorlardı.
Allah'ı küfretmek ve O'nun dışında putlara ibadet etmekte ısrar ediyorlardı.
Yeniden dirilişi inkar edip, alay ederek ve bunun olmasını uzak görerek şöyle diyorlardı: "Ölüp, toprak ve çürümüş kemik yığını haline geldikten sonra yeniden mi diriltileceğiz?"
"Bizden önce ölen atalarımız da mı diriltilecekler?"
-Ey Rasûl!- Yeniden dirilişi inkar edene de ki: "Şüphesiz hem öncekiler, hem sonrakiler (diriltileceklerdir)."
Hesap ve karşılık için kıyamet gününde bir araya getirileceklerdir.
Sonra - Ey yeniden dirişi yalanlayanlar!- Dosdoğru yoldan sapanlar!
Kıyamet günü zakkum ağacının meyvelerinden yiyeceksiniz. O meyvelerin en kötü ve en iğrenç olanıdır.
Boş midelerinizi bu ağacın acı (meyvesi) ile dolduracaksınız.
Bunun üzerine de kaynar sudan içeçeksiniz.
Sürekli susuzluk hissetme hastalığı sebebi ile devenin çok su içtiği gibi siz de ondan içeceksiniz.
Bu zikredilen acı yemek ve kaynar su, karşılık gününde kendisi ile karşılanacakları ziyafetleridir.
-Ey yalanlayanlar!- Siz yok iken biz sizi yarattık. Öldükten sonra sizi diriltip hayat vereceğimizi tasdik etmeniz gerekmez mi?
-Ey insanlar- Hanımlarınızın rahimlerine döktüğünüz meniyi görmez misiniz?
O meniyi yaratan siz misiniz? Yoksa onu yaratan biz miyiz?
Aranızda ölümü biz takdir ettik. Her birinizin takdir edilmiş bir eceli vardır. Ne öne alınır, ne de gecikir. Biz aciz de değiliz.
Yaratılmış olduğunuz tabiat ve tanıyıp, bildiğiniz şeklinizi bilmediğiniz tabiat ve şekilde değiştirip, yaratalım diye.
Sizi ilk olarak nasıl yarattığımızı biliyorsunuz? Sizi ilk olarak yaratanın öldükten sonra yeniden sizi diriltmeye kadir olduğunu bilip ibret almanız gerekmez mi?
Tarlaya ektiğiniz tohumu görmez misiniz?
O tohumu bitiren siz misiniz? Yoksa bitiren biz miyiz?
Bu ekini olgunlaşmaya ve yetişmeye yakın kuru bir çöp yapmayı dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Ona ne isabet ettiğine dair şaşırıp kalırdınız.
Şöyle dersiniz: "Harcadığımız şeylerin ziyana uğramasıyla azap olunuyoruz."
"Bilâkis biz rızıktan mahrum edildik."
Susadığınızda içtiğiniz suyu gördünüz mü?
Gökteki buluttan onu indiren siz misiniz? Yoksa onu indiren biz miyiz?
Eğer bu suyu içme ve sulamada kullanamayacağınız şekilde çok tuzlu yapmak isteseydik, öyle yapardık. Size rahmet olarak bu suyu tatlı bir şekilde indirdiği için Yüce Allah'a şükretmeyecek misiniz?
Kendisinden faydalanmak için tutuşturduğunuz ateşi gördünüz mü?
Yakıp tutuşturduğunuz ağaçları sizler mi yarattınız? Yoksa size olan şefkatimizden dolayı onu yaratan bizler miyiz?
Biz bu ateşi, ahiret ateşini size hatırlatan bir ibret ve sizden yolculuk edenler için bir faydalanma kıldık.
-Ey Rasûl!- Azim olan Rabbini yakışık olmayan her şeyden tenzih et.
Yüce Allah, yıldızların yer ve yörüngelerine yemin etmiştir.
Gerçekten yıldızların bu yörüngelerine edilen yemin -büyüklüğünü bilirseniz- içinde barındırdığı sayısız ibret ve ayetler bakımından pek büyüktür.
-Ey insanlar!- Size okunan bu Kur'an, içinde barındırdığı büyük faydalar bakımından pek değerli bir Kur'an'dır.
İnsanların gözlerinden gizlenmiş bir kitaptadır ki, o Levh-i Mahfûz'dur.
Ona ancak günah ve kusurlardan temizlenmiş melekler dokunabilir.
Tüm canlıların Rabbi olan Allah tarafından, peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilmiştir.
-Ey müşrikler!- Siz; bu sözü (Kur'an'ı) yalanlıyor, tasdik etmiyor musunuz?
Yüce Allah'ın sizi nimetlerle rızıklandırmasına karşılık O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? Yağmurun yağmasını yıldızlara nispet edip; "Falanca ve filanca yıldız sayesinde bize yağmur verildi mi?" diyorsunuz.
Can boğaza gelip dayandığında.
O vakit, siz önünüzde can çekişip ölüm döşeğinde olan kişiye bakakalırsınız.
Biz; ilmimiz, kudretimiz ve meleklerimiz ile ölülerinize sizden daha yakınız. Fakat sizler o melekleri görmüyorsunuz.
Madem iddia ettiğiniz gibi işlemiş olduğunuz amellerinizin karşılığını görmek için yeniden diriltilmeyeceksiniz.
Eğer doğru söylüyor iseniz, ölülerinizden çıkan bu ruhu geri çevirsenize! Ancak bunu yapmaya güç yetiremezsiniz.
Eğer ölen kimse hayırda yarışan birisi ise.
Onun için ardında yorgunluk olmayan rahatlık, güzel rızık ve rahmet vardır. Ve onun için canının çektiği şeylerle rızıklandırıldığı Cennet vardır.
90-91 Eğer ölen kişi sağ taraf ehlinden ise onların durumu için kaygı duyma. Zira onlar için selamet ve güven vardır.
90-91 Eğer ölen kişi sağ taraf ehlinden ise onların durumu için kaygı duyma. Zira onlar için selamet ve güven vardır.
Eğer ölen kişi dosdoğru yoldan sapan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in getirdiklerini yalanlayanlardan ise.
O kişinin karşılanacağı ziyafet alabildiğine kaynar sudur.
Onun için Cehennem ateşinde yanmak vardır.
-Ey Rasûl!- Şüphesiz ki sana bu anlattıklarımız, üzerinde şüphe olmayan hakikatlerdir.
Azim olan Rabbinin adını tesbih et ve O'nu bütün noksanlıklardan tenzih et!